
İMKANSIZ SENTEZ
Ordu’da açtığım ikinci sergime hoş geldiniz.
Resim yapmaya başladığım zamandan bu yana sevdiğim temalardan birisini, bütün
olamamak duygusunu “İmkansız Sentez” serisiyle sürdürüyorum.
Bu ifade özel bir anlam içerse de esasında insan olmaya ait bir duygu. Gündelik
huzursuzluğunuz, anılarınız ya da buna benzeyen herhangi bir boşluk duygusu
benim için “imkansız sentez” ifadesini karşılamaktadır. Anneden, aileden ayrı olma,
vatansız kalma, vatanında yabancı olma bir anda bütün olduğunu düşündüğünüz her
şeyin bozulması bu ifadenin anlamıdır.
Eski Mısır’da insan, tek biçimli düşünülmez, gölge ve et haliyle tanımlanırmış.
Şamanlar, içsel yolculuklarına çıktıklarında bedenlerini paramparça edildiğini
hisseder, yolculuklarını ateşler içinde tamamladıklarında başka biri haline gelirlermiş.
Terapistin koltuğunda dertlerini anlatan modern insan, bütün olamama duygusunu
gidermeye çalışmaya hala devam ediyor. Bütün öğretiler bunun için, bir bütün olma
hayalini gerçekleştirmek için: İnsan olmak için! Ancak insan, akış içinde vardır.
Şimdilik burada kalalım.
Bu seride resimlerimde çok yer vermediğim renklere yüzeyi işgal etme olanağı
verdim. Plansız, programsız şekilde oluşan renk etkileri seride sanırım beni motive
eden esaslı unsur oldu. Renklerin rastlantıyla oluşturduğu etkileri deneyimlemenizi
tavsiye ederim. Resimlerimde görülen gölge dediğim siyah alanlar, bir şeylere
benzetme dürtünüzü harekete geçirebilir. Belki de verdiğim isimlerle resimlerimi
sınırladığımı da düşünebilirsiniz. Ancak sizlerin resimlerimde göreceği başka şekiller
ve anlamlar olacağını düşünüyorum. Son olarak da resimlerimde siyah alanlarda
varlık bulan boya lekeleri, gelip geçicilik hissinin işaretleridir. Anlam aradığınız yerde
belki de sizleri destekleyecekler. İnanın bilemiyorum. Sonsuz olasılıkta çok şey
görünür hale gelebilir.
Ordu’da ve başka yerlerde sıklıkla utangaç, bilmediğini ifade ederek çekingen
davranan izleyiciler gördüm. Ancak bu resimler benim için bittikleri ve sergilendikleri
anda izleyicisi olduğum yabancı nesnelere dönüştüler. Ben de sizin kadar onlara
yakınım. Bu yüzden sizlerin deneyimlerini dinlemek inanın benim için değerli
olacaktır. Bazı resimlerin yanındaki bilgilendirmelerin resimler karşısında
hissedebileceğiniz yalnız kalma duygusunu biraz olsa hafifletmek için yardımcı
olacaktır diye düşünüyorum.
Bir çocuk gibi kendi konforlu alanımda çalışmalarımı meydana getirirken bunlardan
uzak kalan ve hayatlarında böyle bir konfora yer bile veremeyenler aklımda hep takılı
kaldı. İnsanın sanatsal ifadesini kullanma becerisi bir lüks olmamalı. Bu yüzden buserginin hepimizi bir araya getiren anlamlarından bir tanesi hayatlarını daha iyi hale
getirmek için mücadele eden Hatay’daki çocuklarımıza hayalleri için yardımcı olmak.
Sergiden elde edilecek olan gelirin yarısı onlara bağış olarak gidecektir.
Sanatçı, fareli köyün kavalcısı, krallara gösterişli görünsünler diye hayali elbiseler
diken terzi, bir göz boyacısıdır. Hayatın zorluklarına direnmek için göz boyayandır.
Meziyetimin ürünü olan bu resimleri sizlerin beğenisine sunar, güzel bir sergi
geçirmenizi dilerim.

Monstrum Monstrum Mızıtarıum
Fransız antropolog Marcel Mauss büyü konulu çalışmalarının birinde büyünün katılımda bulunanlar ile varlık kazandığını söyler. Katılımcılar büyünün işlevlerine ve varlığına inanmışsa, büyü bir gerçeklik kazanmıştır. Artık o vardır. Hayali olanın, rastlantısal ve kendiliğindenliğin de sınır dışında kalmasıyla övünmekten çok anlam dünyasına dalması kadar sıradan ve keyifli bir şey yoktur. Namevcut olan mevcut hale gelmesiyle göze ve dile bulaşacaktır. Bulaşıcılık ve anlamlandırma; kültürün karşılığı.
Monstrum Monstrum Mızıtarıum!!! Anlamı olmayan bir kelime dizisi. Sessel tekrarın melodik keyfi. Devamlı tekrar edin, fısıltıyla veya daha yüksek… Sürekli tekrar edin ve anlam kazanmasını izleyin. Monstrum Monstrum Mızıtarıum!!! Borgesvari bir canavarlar taksonomisi. Anlamsız bir canavar bilimi, anlamsız bir antropoloji, anlamsız bir sosyoloji, anlamsız bir psikoloji…. Monstrum Monstrum Mızıtarıum!!! Olmayanlar, yoklar, tanıdık yabancılar, yabancı yabanıllıklar, yabani medeniler, mikroorganik dünyalar, dünyasız sürgünler, sürüngen dilsizler, dilsiz anlamlar, parçacıklar…
Monstrum Monstrum Mızıtarıum!!! Yeni türler, ortadan kaybolmuşlar, içimizdekiler, cehennemdekiler, araftakiler, karanlıkgiller… Hayvansılar, bitkigiller, tek boynuzlular, çok boynuzlular, çocuksular, şeytanlar, cinler, periler, cadılar, saldırganlar… dinsel olanlar, mitsel olanlar, bilimsel olanlar, masalsı olanlar, ötekiler, ucubeler, tekinsizler… savaşta olanlar, barışta olanlar, topraksılar, gökyüzünde olanlar, mekansızlar, zamansızlar… yüceler, iğrençler, sevimliler, sanatsallar, ticariler, groteskler, kültürlüler… doğulular, batılılar, yemeğe karışanlar, kuzeyliler, güneyliler, resimliler, yazılılar, sesler, demokratlar, yamyamlar…
Monstrum Monstrum Mızıtarıum!!! Gizli bir kod dizisi…. Nbdhcsnbdbnnbbnklbncdsobncdvbb<z <zgh kz<grekgy<gyolgğpo<gplplplgreghr<…. Bir bebeğin boşluğa dalarak onu avuçlaması.
Monstrum Monstrum Mızıtarıum!!!
Engin ÜMER

Şeytan Çocuk
Günümüzün masalları kendimizi nasıl yoketmeye çalıştığımızı ve bunu nasıl el altında tuttuğumuzu anlatmaktadır. Bu masalları her gün kendimize anlatmaktan geri kalmıyoruz.
“Şeytan Çocuk”, yetişkinler için kurguladığım masal evreninin figürlerinden. ‘Şeytan’ kelimesine iki anlamda düşünüyorum. Birincisi “boyun eğmeyen” (Lat. non serviam), ikincisi ise “şeytanlaştırılan şey”. İlkinde aktiflik ikincisinde ise pasifleştirme bulunmaktadır. İlkinde bastırılanın direnmesi, ikincisinde ise şeyleştirilmeyle yeniden tanımlama görülmektedir.
Çocuk, toplumsal sözleşmenin parçası, saflığıyla masum, bilinmeyen geleceğin bilgisine erişecek olan, şiddetin nesneleştirmesiyle tüm bunları yitirerek biçim değiştiren bir işarettir. Bu işaret geri gelmek, kendisine biçilen yeri kabul etmeyerek, ‘musallat imge’ haliyle kültüre karışmak istiyor.
Her şiddet eylemi gibi çocuğa karşı şiddet de kendiliğinden değildir, kendi yasallaşmasına sahiptir. Şiddet sahnesinde çocuk, hareketsiz, sabit, ketleyici, sınırlandıran şekilde değerini kazanmaktadır. Bu seride koşmayan, yürümeyen, hareket etmeyen, poz veren anneler, babalar ve çocuklar, şiddet tiyatrosundaki yerlerini almış olarak gösterilmekte, günümüz medyasının görsel dilindeki gibi yakınlaştırılmış bir uzaklaştırma, umarsız bir sorumluluk duygusu uyandırmaktadır. Aile fotoğrafları, boyama kitapları, medya temsilleri ve masallar serinin görsel karakterini oluşturmaktadır.
Anneler, babalar, dedeler, halalar, teyzeler, ormandaki hayaletler, büyük cin ve şeytan çocuk bu masalın karakterleri olurken, bu masalda bastırılan her şey gibi geri gelen cocuğu canavarlaşmış haliyle izliyoruz.
Kişisel bir not. “Şeytan Çocuk” dediğimde aklıma iki şey daha geliyor. Birincisi küçük yaşlardan bu yana hep resim yapıyor olduğum, ikincisi ise Oğuz Atay’ın “Türkiye Ruhu” projesi. İkisi de birbiriyle hiç ilgili değildi ve uzun bir süre de birbirlerinden ilgisiz kaldılar.